SKDM Raporları: Türkiye'deki Şirketler İçin Zorluklar ve Fırsatlar
Avrupa Birliği'nin (AB) Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında hayata geçirdiği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), küresel iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Bu mekanizma, karbon kaçağı riskinin yüksek olduğu ve enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren şirketler için önemli etkiler doğuracak. Alüminyum, demir-çelik, çimento, elektrik, gübre ve hidrojen sektörleri, SKDM kapsamında yer alıyor ve bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin SKDM'a uyum sürecinde karşılaşacağı zorluklar ve fırsatlar, Türkiye'deki sanayiciler için hayati öneme sahip.
SKDM Raporlama Süreci ve Tarihleri
SKDM kapsamındaki raporlama yükümlülükleri, 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren geçiş dönemi uygulaması ile başladı. 2026 yılına kadar sürecek bu geçiş dönemi, sanayicilerin SKDM'a hazırlanmaları için kritik bir zaman dilimi sunuyor. İlk iki raporlama dönemi için son tarih 31 Temmuz 2024 olarak belirlendi. Bu tarihe kadar, şirketler raporlarını hazırlayarak AB'ye sunmak zorundalar. 2025 yılı sonuna kadar geçiş dönemi verileri kullanılabilecekken, 2026 yılı itibariyle ana uygulama dönemi başlayacak ve bu dönemde raporlanan emisyonlara dayalı mali yükümlülükler devreye girecek.
SKDM raporlarının her üç ayda bir hazırlanması gerekmektedir. Şirketler, bu raporlarda AB’ye ihraç edilen ürünlerin gömülü karbon emisyonlarını detaylı bir şekilde açıklamalıdır. Özellikle ilk iki raporun son teslim tarihinin 31 Temmuz 2024 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu süreçte hızlı ve doğru raporlama yapamayan şirketler ciddi cezalarla karşı karşıya kalabilir. SKDM, 2026 yılından itibaren mali yükümlülükler doğuracağı için, geçiş döneminde eksiksiz ve hatasız raporlamalar yapmak büyük önem taşır.
SKDM'ın Şirketler Üzerindeki Etkileri
SKDM’ın hayata geçirilmesiyle birlikte, Türkiye gibi AB dışındaki ülkelerden mal ihraç eden şirketler, ithal edilen ürünlerin “gömülü emisyonları” üzerinden mali yükümlülüklerle karşılaşacaklar. Bu durum, özellikle karbon yoğun üretim süreçlerine sahip sektörlerde faaliyet gösteren şirketler için önemli bir maliyet unsuru oluşturabilir. Geç kalınması durumunda, şirketler hem AB pazarında rekabet gücünü kaybedebilir hem de yüksek maliyetlerle karşılaşabilirler.
SKDM’ın şirketler üzerindeki etkilerini daha iyi anlayabilmek için şu noktalara dikkat çekmek gerekiyor:
Karbon Maliyetleri: 1 Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek olan SKDM, AB’ye ihraç edilen ürünlerin karbon maliyetlerini artıracak. Bu durum, özellikle demir-çelik, alüminyum, çimento ve elektrik gibi enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren Türk şirketlerini doğrudan etkileyecek. Bu sektörlerdeki işletmelerin, karbon emisyonlarını azaltacak teknolojilere yatırım yapmaları gerekecek.
Rekabet Gücü: SKDM, AB pazarına ihracat yapan Türk şirketleri için ek maliyetler getirirken, aynı zamanda rekabet avantajını da zayıflatabilir. Şirketler, SKDM maliyetlerini düşürmek için sürdürülebilir üretim tekniklerine geçmeli ve enerji verimliliğini artırmalıdır. Aksi takdirde, AB pazarındaki rekabet güçlerini kaybedebilirler.
Yaptırımlar: SKDM raporlarının hatalı veya eksik olması durumunda, raporlanmayan her ton emisyon başına 10 avro ile 50 avro arasında değişen cezalar uygulanacak. Bu cezalar, rapor eksikliklerinin tekrarlanması halinde artacaktır. Ayrıca, 1 Ocak 2026’dan sonra SKDM yükümlüsü olmayan firmalar AB’ye ürün ihraç edemeyecek.
SKDM’a Uyum İçin Gereklilikler ve Stratejiler
SKDM’a uyum sağlamak, Türk sanayiciler için stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir. Aşağıdaki adımlar, şirketlerin SKDM’a etkili bir şekilde uyum sağlamasına yardımcı olabilir:
Sürdürülebilirlik Yatırımları: Karbon emisyonlarını azaltmak için sürdürülebilir teknolojilere yatırım yapılması gerekiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerji verimliliği artırıcı teknolojilerin benimsenmesi ve atık yönetimi stratejileri, SKDM maliyetlerini düşürmek için önemli adımlar olacaktır.
Doğru ve Zamanında Raporlama: SKDM raporlarının zamanında ve doğru bir şekilde sunulması, cezai yaptırımlardan kaçınmak için kritiktir. Bu nedenle, şirketlerin SKDM raporlaması için gerekli verileri doğru bir şekilde toplaması ve analiz etmesi gerekmektedir.
Yerel Karbon Fiyatlandırma Sistemine Geçiş: Türkiye’nin, AB ETS ile uyumlu bir yerel Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) benimsemesi, SKDM maliyetlerini düşürmenin yanı sıra, Türk sanayisinin karbonsuzlaşmasını hızlandırabilir. Yerel bir ETS, şirketlerin SKDM maliyetlerinden kaçınmasına yardımcı olabilir ve düşük emisyonlu üretim süreçlerini teşvik edebilir.
Gelecekteki Gelişmeler ve Stratejik Öneriler
SKDM’ın kapsamı, 2028’e kadar genişletilecek ve daha fazla sektör bu mekanizmaya dahil edilecektir. Bu nedenle, şirketlerin gelecekteki gelişmeleri yakından takip etmeleri ve SKDM’a uyum sağlamak için gerekli adımları atmaları kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, SKDM, Türkiye’nin AB ile ticaret ilişkilerinde önemli bir dönüm noktasıdır. Türk şirketleri, SKDM’a uyum sağlamak için sürdürülebilirlik stratejilerini güncellemeli, karbon emisyonlarını azaltmalı ve doğru raporlama yapmalıdır. www.karbonrapor.com olarak, bu süreçte şirketlere rehberlik etmekten ve sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmalarına yardımcı olmaktan mutluluk duyuyoruz.
コメント